Birinci yari
7. nov, 2015
Mesela gitmek yada kalmak degil benim icin cünku cok oldu ben gideli.
Mesele istikbal meselesi de degil benim icin cunku benim istikbalim artik arkamda kaldi.
Mesele mustakbelimi kaybetmis olmam. Ondan sebep bendeki bu kalp agrsi.
Mesele istikbal meselesi de degil benim icin cunku benim istikbalim artik arkamda kaldi.
Mesele mustakbelimi kaybetmis olmam. Ondan sebep bendeki bu kalp agrsi.
Cok erken ögrendim yoksa ben Asik Summaninin dedigi gibi "Kara yazildigini bahtimin evrahi ezelden."
Ilk geldigim yillarda bir kitapta okumustum ikinci yari metaforunu. benim gibi yetiskin yasinda ulke degistirmek durumunda kalan yazar, icine dustugu ruh halini, filmi ikinci yarisindan izlemeye baslamak gibi diye tanimliyordu.
Bu benim birinci yarim. Sonrasinda film koptugundan ikici yarida baska bir film izlemeye basladim ama butun olayalari hep birinci yari uzerinden degerlendirdim.
Diyor ya Sezen :
”..bağır, bağırabildiğin kadar! Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor!
hem de çok kısa bir macera ömür.
Ömür imtihanla geçiyor!
...
Unutamam acı tatlı,
ne varsa hazinemdir.
Acının insana kattığı değeri bilirim”
”..bağır, bağırabildiğin kadar! Zehir dışarı akmadan yürek yıkanmıyor!
hem de çok kısa bir macera ömür.
Ömür imtihanla geçiyor!
...
Unutamam acı tatlı,
ne varsa hazinemdir.
Acının insana kattığı değeri bilirim”
Yenilmenin bana kattigi her halukarda hayata tutunma cabasi cok erken olgunlastirdi beni. Ama hic mustakbelimi kaybettigim duygusuna kapilmadim simdi ki kadar.
70 yilinda 4 yasindaydim ilk gittigimde.
Cevval anamin israri, kamil babamin kabulu ile ilk defa 4 yasinda basladi benim gidislerim.
Karli bir kasim gunu ulastik Keban’a yedi kardes bi kamyon kasasinda ana- babanin is ve as bulma umudu ile.
Evvelden kara yazildigindan bahtimiz, doyma sansimiz yoktu dogdugumuz yerde.
Yedi kardesin kamyon kasasindan inerken yarattigi telaseden bulamadim kucuk kirmizi cizmelerimi ve ilk defa o an tattim yerini terketmenin soguklugunu bir sirta kurulmus Kebanin karli yokuslarini yalin ayak tirmanirken.
5 yilim gecti bende biraktigi izlerin buyuklugu ile izah edilemiyecek kadar kucuk kebanda.
Orada ifsa edildi benim ”Rafiziligim” ki tamda bendim kelime anlaminin belirtigi gibi ”terk eden, ayrilan” olarak.
Denizler , Mahirler, Ali Haydar Yildizlar, Ibolar ve daha niceleri kirildi o benim Kebandaki 5 yilimda. Halkimin buyuk kismi pek umursamadi bu kirimlari.
Ondan sebep uyardi ozan halkimi ”vurulduk ey halkim unutma bizi” diyerek.
73 yilinda babamla bir vesile ile Keban adliyesinin önunde iken birden bire ortaya cikan kalabaligin agizlarandan salyalar sacarak ”bize verin komunisti” diye bagirmalari bugun ki gibi aklimda. Bilmezdim hala o zamanlar ne oldugunu komunistin ama babamin gözlerindeki tedirginlik ve beni oradan uzaklastirmaya calisma cabasi his ettirmisti bana azgin guruhun istedigi komunistin iyi biri olabilecegini.
O gunden sonra hep korktum guruhlarin siyasi saldirganligindan.
74 baharinda evimizin etrafini kusatip ”Rafizi! Rafizi!” diye böguren kalabaligin kirdigi camlarimizin sangirtisi hep kulagimda kaldi ve bi daha da sevemedim yer katinda oturmayi.
En buyuk ablamin Deniz,Yusuf ve Huseyinin idamindan sonra 3 gun yemek yemeyisini taklit icin bir ögun yememeyi denemistim 8 yasinda ama agir gelmisti hem aclik hem ablamin hic tanimadigi insanlara duydugu aci.
Görunen ve his edilen bi sekilde bize dogru geliyordu sanki bu kirim. Babam yedi cocugunu koruyabilmek icin yeniden gitmeye (Dönmeye) karar verdi Elbistana. Hemde Termik santrali insaati baslamisti ki babam icin Baraj iscisi olarak is hazirdi bile. Annem ise devlet okulundaki mustahtem kadrosunu Elbistan hastahanesine hizmetli olarak aldirmayi basarmisti. Sanki yeniden dogdugumuz yerde her seye daha iyi bir sekilde baslayacak gibiydi.
Daha önce gittigimiz Elbistana bu sefer yeniden yerlesmek icin gelecektik. Elazig Malatya arasinda yer yer ortaya cikan vadilerden gecen ince uzun asfaltin bulundugum noktasi genis, ufuktaki kisminin dar göruntusunun olusturdugu supurge formu aklimda kalan bir gidis anisidir. Sanki supurup yeniden baslayacaktik.
75 yazinda geldigimiz gibi yine bir kamyon kasasinda terk ederken Kebani, aklimda sadece baraj insaatindan asirdigimiz rulmanlarla (Bilye) abimin yaptigi ve Kebanin meshur yokuslarindan asagi aktigimiz tahta arabalar kalmadi. Kamyon Kebandan ayrilirken arkamizdan kamyonun kasasindaki yedi kardese yapilan tas yagmurun da bir ani olarak kaldi cocuk beynimde.
Anne babanin isi dolayisi ile köye degil ilceye yerlesecektik. Elbistanin Turk/Sunnu yerlilerinin yasadigi mahallede bir ev kiralandi. Ki daha ilceye yerlesmis Kurt/Alevilerin mahaleleri olusmamisti.
Cok gecmeden hemsehrilerin de bana ”baska” oldugumu ve gitmem gerktigini anlatmaya basladi hal ve harekleri ile.
Mahallede ilk tanistigimiz cocuklar ”asiret” (Elbistan dilinde Kurt) oldugumuzu ögrendiginde bize kendilerince yaptigi muziplik, arkamizdan ”kurt kurt gubara kurt osurdu duvara” diye bagirmalari oldu.
76 yazinda bir gece mahallede islik calarak gezerken baska bir cocugun ”islik calma ulan seytani cagiriyorsun” deyisi ile irkildim. Ilk ablalarima kostum ne de olsa benden buyuklerdi ve heberdar olmalari gerkirdi bu seytan cagirma merasiminden. Aldigim cevap islik calacaksam evde ya da asagi mahallede bizim gibilerin oldugu yerlerde calmam gerktigi oldu. Bir kez daha anladim gitmemiz gerktigini.
4. sinifi ulasmistim artik. Din dersi hocasinin cetvel darbeleri ile bana butun sinif sirkte maymuna bakar gibi bakarken sira ustunde kildirdigi ilk namaz (abdessiz) Islamla ilk pratik iliskim oldu. ”Ruku!” diye bögururken egilmem gerktigini anladigimda kafama yedigim cetvel beni bidaha hic islamla barismamak uzere kusturdu.
Baskaligimiz yuzunden ablalarima yapilan sarkintiliklar babami tekrar gitmeye zorladi ve ”bizim”kilerin olusturdugu Elbistanin gecekondu mahallesine göctuk. Nede olsa Keban dahi olsa sehir görmus oldugumuzdan köyden Elbistana göcmus bizimkilerin arsindada biraz farkli kaldik. Mahallenin diger cocuklari ile islik’ta caldik, saz’da ama bi yanimiz sosyal de olsa fasit diye anildi bizimkilerin bir kisminca.
78 Araligi idi, cocuk olarak cocukca bir sevincle yilbasina hazirlaniyorduk ama cok gecmedi Maras’ta olaylar oldugunu duymamiz. Olaylar hala ”olay” boyutunda idi mahaledeki Devrimciler gece devriyesi komiteleri olusturdugunda, bizde yetiskin erkek olmadigindan babam dolasti bir kac gece genclerle.
Adiyamanli sunni kökenli fransizca hocasi Mahmut abi bizleri bir nebze olsun o korkunc maras katliami hikayelerinden uzak tutmak icin bize firansizca calistirirken eline aldigi uzum salkimi ile abime sordugu ”que est-ce que? (Bu nedir) sorusuna abimin verdigi ”Le Turu” (Le/ fransizca taki Turu/uzum anlamindaki Tiri nin elbistan kurtcesi ile telefuzu) cevabi bidaha aklimdan hic cikmadi birkac gun sonra Mahmut abinin marasta solcu diye katedildigini duyunca.
Geçiyor önümden, sirenler içinde
Ah eller üstünde, çiçekler içinde
Dudağımda yarım bir sevdanın hüznü
Aslan gibi göğsü türküler içinde
Gazetede çıktı üç satır yazıyla
...
Birileri ona ölmedin diyor da
Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu
Diyor ya Ahmet Kaya. Yillar sonra bir gazete kösesinde gördum bi daha Mahmut abinin adini. Kuzeni ona adanan Cumartesi Anneleri gununde onu anlatmis ve cesedini bile bulamadiklarini söylemisti habere göre.
Muhacirlerin (Rus isgali sirasinda Erzincandan kacip Elbistana yerlesen bir kismi Zaza bir kismi Turk kökenli yari kurtlesmis aleviler) kambur Mustafa kasali motosikleti ile Elbistan'dan Maras'a devrimcilere silah göturmeye calisirken Zeytin'de parcalanmisti Marasli Hemsehrilerim tarafindan. Pazarcikli Rahime, guruhun sokak ortasindaki tecavuzunden sonra öldurulmustu Magarali mahallesinde diye duyduk. Yine bi daha dönmedi Marasa giden abilerin ablalarin bir kismi ama hic bir gazetede cikmadi adlari.
Halkimin ilgilileri ve zarar görenleri disinda yine kimse duymadi Marastan yukselen cigliklari.
79 yili idi: Hala Din dersi secmeli, Ahlak zorunlu idi. Ama Musluman hocalarimiz din dersini secmeyen biz Alevilere her turlu yolla islami ögretmeye karali olduklarindan, Ahlak dersini din dersine cevirmis temiz ahlakli olmak adi altinda Abdest, Fatiha vesaire anlatiyordu.
Bunyede karsiligi olmayan bu bilgiler bir turlu icselesmiyor, ahlaksizliktan degil ama ahlak dersinden hep butunlemeye kaliyorduk.
80 sonbaharinda daha önce ilk defa cetvel zoru ile iliskiye girdigim Islami iceren Ahlak dersinden ikmal sinava giderken Kumbet mahallesinde yasitim bir gurup cocuk tarafindan muslumanligim ikmal öncesi imtahana tabi tutuldu ”MUSLUMANMISIN ULAN SEN?” bögurtusu ile.
Nerden ciktiklarini anlamadigim onlarca yasitim cocuk bir anda etrafimi sarip ”musluman misin ulan sen” diye sordukalrinda yanlizligimin verdigi korku ile yalani sectim ve EVET diye bagirdim belki mahalleli bir buyuk duyarda yardimima gelir umudu ile.
Ama o yalan hic isime yaramadi. Ellerindeki islak sögut cirpilari ile beni kamcilarken canimin yamnasindan cok, verdigim evet cevabinin neden ise yaramadigini anlamaya calisiyordum.
80 eylulunde basladi halk icin ölumu göze almis 10 binlece gencin bir devlet yönetimi olarak iskenceden gecirilmesi, ama halkim yine gamsizdi olanlara karsi.
81 yazi idi bi daha ”gitmem” gerektiginde. Boluda darbe sonrasi ”kacak” yasayan ablam ve esinin basina birsey gelirse kucuk kizlarina sahip cikmak hem de Elbistanda liseden, hemsehrilerimin baskilari yuzunden hergun okula gidip gelmesinin bir olum kalim savasi olan abimin yaptigini yapip okulu birakmada ortaokulu orada bitirmek icin.
82 yazinda Ablamlar Istanbula siginmis, beni ise lise icin Marasa gitmistim teyze oglum ve komsumuz Sunni Yasarla. Sonraki yil kucuk kardesim de katildi bizim aramiza Elbistanda Elektrik/ elektronik bölumu olmadigindan meslek lisesinde.
Simdilerde bilmiyorum hangi cemaate, ama kardesimin deyimi ile sokaklari hala kan kokan Marasta gecirdigimiz iki yilda cok yardimi oldu Yasarin sunniliginin bize. Bir nevi koruma sagladi bize gittigi cumanamazlari ile. O nun gittigi Cumalarin hatirina iki yil dayak yemeden gecirdik Marasta.
Biraz mahalle baskisi biraz Yasara olan mutesekirlikten Fatihayi ögretmesine mussade ettik bize. Bide cumanin aslinda sadece 2 rekat farzdan onununde 4 arkasindada 4 olmak uzere de 8 sunnet rekatindan olustugunu. Ve unutmamisim hala dayaksiz ögrendigim bu Islam bilgilerini.
Gerci okulda spor klubundekilere verilen bedava ögle yemegi, ben gures takiminda olmama ragmen Kurtlugum/Aleviligim davranislarimda yazdigi icin bana verilmedi Marasta dinci, yillar sonra Uskudarda gördugumde liberal olmus matematik hocasi Cevat tarafindan ama olsun.
84 yili idi lisenin son sinifi icin Istanbul'a geldigimde. Ilk gun camdan disari baktidimda gözumun onunde uzayip giden gri beton rengi uzaktaki apartman damlarini deniz sanminstim. Ama sonrasinda ilk defa Sureyya plajinda temas ettim denizle bi daha hic susuz yerde yasayamam hisini edinmek uzre.
Sonrasinda Haydarpasa Meslek lisesine gidip gelirken Kadiköy rihtimindaki curumus ceset kokusu veren deniz beni biraz hirpaladi ama hep sevdim denizi.
Hepi topu 6 yil surdu Istanbul maceram.
Bugun 25 yil sonra hala nerelisin diye soruldugunda hep Istanbul diyesim gelir Turkiye/Kurdistan yerine Isveclilere.
Istanbulda astim ilk defa okulu kiz pesinde kosarken, Istanbulda kayboldum ilk defa kalabaliklarin arasinda kimligimi ifsaya zorlanmadan. Benim yasadigim semtlerde aidiyet tespiti yapilamiyordu o zamanlar Istanbulda ve de cokcaydi benim gibi dusunen insan ve insan kendi benzerleri ile sanki kocaman bi dunyadaimis gibi yasabiliyordu.
Velhasili cokda surmedi o nisbeten guzel zamanlar.
86 yili idi Universiteye basladigimda ve tekrar basa döndugumde. Kurt oldugumu ögrendiginde sinif arkadaslarim kendilerince iltifat olan oysa aslinda icsellestirilmis irkcilik ve hakaret iceren tarzlari ile ”ama hic belli olmuyor demeleri”. Kurtlugumun nisanesi kuyrugumu o zamanlar cok daha iyi sakliyabiliyordum demek ki.
Bugun olsa endiseli modern denilecek kilikli bir sarisinin, Alevi oldugumu ögrendiginde gercekten mum söndurup söndurmedigimizi yeminle ögrenmek istediginde tekrar benim ben oldugumu ve gittigim heryere kendimide göturdugumu anladim.
87 yilinda ögrendim 80 agustosunda "Muslumanmisin ulan sen?” sorusuna verdigim evet cevabinin beni neden dayak yemekten kurtaramadigini. Antakyali Musevi bir kiz söyledi bana meger cevabin ”elhamdulillah Muslumanim” oldugunu. Ama zaten bi daha o soruya evet dememeye coktan karar vermistim.
Ögrendigim dogru cevabinda bir cok diger dogru gibi hayatimi kolaylastiran bi yani olmadi.
Sairin dedigi gibi ”Hep sonradan Hep sonradan, gelir aklim basima”
88,89,90 yillari. Diyor ya Turkiyenin asiri uretkenlikten ve resim, siir, oyku, arasinda dal secememekten kiymeti bilinmemis en kral en arabesk en ezilenin dostu sair Yusuf Hayaloglu
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.
...
ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Universite ikide biraktim okulu, devrim yapacak, Turkiye halklarina öncu olacaktik.
Oysa onlar beni ve dusuncedaslarimi hep ezmis, yakmis, öldurmus, idamina sevinmis olmalarani ragmen ben onlar icin iyi seyler yapabilecegim ve arkama alabilecegim hayalerinde idim.
Alperi, Gulayi ve daha bir coklarini kirdirdik o halk dedigimiz gurbun cikarlarinin bizimle cakismadigi anlamadigimizdan.
Halktaki ciddiyetini, derinligini ve tarihsel köklerini anlamadigimiz ”kötu insan” olma özelligi cok canimiza mal oldu. Canindan olma korkusu bana yaklastiginda zaten tesvik edilen bir akim olan dogdugun yerleri dönmemek uzere terk etme sirasi bana gelmisti.
90 agustosunda Hasan Huseyin idi aklima kazidigim sair bi daha dönememek uzere bi daha ”Giderken”
Gayrı gider oldum gardaşlar,
Ve de kız gardaşlar
…
Gayrı haram bu can bana,
...
Bu yollar bana, bu insanlar bana,
…
Ulan gardaş bu nasıl yara,
...
Dövülmüşüm, sövülmüşüm, kovulmuşum ben,
Siktir çekilmişim yani, kendi öz yurdumdan,
Çeker giderim!..
Ve gittim, tam 25 yil oldu gideli.
Basta da dedim ya mesele gitmek yada gitmemek degil, cok oldu ben gideli. Ama hep geldigim yerede kaldi ruhum.
Geldikten sonraki ben baska bir anlatimin konusu ama geldikten sonra da cokca yenildim. Ama hep Hasan Huseyinin dedigi gibi
"çok uzakta öyle bir yer var
o yerlerde mutluluklar
bölüşülmeye hazır
bir hayat var."
Diye dusunurdum
Ama simdi iste bunu kaybettim. Dedim ya yukarida.
Istikbalimi coktandir kaybetmistim ama simdi Mustakbelimi kaybetmek kalbimi agritan.
Cem Deprem
cem.deprem@gmail.comCevval anamin israri, kamil babamin kabulu ile ilk defa 4 yasinda basladi benim gidislerim.
Karli bir kasim gunu ulastik Keban’a yedi kardes bi kamyon kasasinda ana- babanin is ve as bulma umudu ile.
Evvelden kara yazildigindan bahtimiz, doyma sansimiz yoktu dogdugumuz yerde.
Yedi kardesin kamyon kasasindan inerken yarattigi telaseden bulamadim kucuk kirmizi cizmelerimi ve ilk defa o an tattim yerini terketmenin soguklugunu bir sirta kurulmus Kebanin karli yokuslarini yalin ayak tirmanirken.
5 yilim gecti bende biraktigi izlerin buyuklugu ile izah edilemiyecek kadar kucuk kebanda.
Orada ifsa edildi benim ”Rafiziligim” ki tamda bendim kelime anlaminin belirtigi gibi ”terk eden, ayrilan” olarak.
Denizler , Mahirler, Ali Haydar Yildizlar, Ibolar ve daha niceleri kirildi o benim Kebandaki 5 yilimda. Halkimin buyuk kismi pek umursamadi bu kirimlari.
Ondan sebep uyardi ozan halkimi ”vurulduk ey halkim unutma bizi” diyerek.
73 yilinda babamla bir vesile ile Keban adliyesinin önunde iken birden bire ortaya cikan kalabaligin agizlarandan salyalar sacarak ”bize verin komunisti” diye bagirmalari bugun ki gibi aklimda. Bilmezdim hala o zamanlar ne oldugunu komunistin ama babamin gözlerindeki tedirginlik ve beni oradan uzaklastirmaya calisma cabasi his ettirmisti bana azgin guruhun istedigi komunistin iyi biri olabilecegini.
O gunden sonra hep korktum guruhlarin siyasi saldirganligindan.
74 baharinda evimizin etrafini kusatip ”Rafizi! Rafizi!” diye böguren kalabaligin kirdigi camlarimizin sangirtisi hep kulagimda kaldi ve bi daha da sevemedim yer katinda oturmayi.
En buyuk ablamin Deniz,Yusuf ve Huseyinin idamindan sonra 3 gun yemek yemeyisini taklit icin bir ögun yememeyi denemistim 8 yasinda ama agir gelmisti hem aclik hem ablamin hic tanimadigi insanlara duydugu aci.
Görunen ve his edilen bi sekilde bize dogru geliyordu sanki bu kirim. Babam yedi cocugunu koruyabilmek icin yeniden gitmeye (Dönmeye) karar verdi Elbistana. Hemde Termik santrali insaati baslamisti ki babam icin Baraj iscisi olarak is hazirdi bile. Annem ise devlet okulundaki mustahtem kadrosunu Elbistan hastahanesine hizmetli olarak aldirmayi basarmisti. Sanki yeniden dogdugumuz yerde her seye daha iyi bir sekilde baslayacak gibiydi.
Daha önce gittigimiz Elbistana bu sefer yeniden yerlesmek icin gelecektik. Elazig Malatya arasinda yer yer ortaya cikan vadilerden gecen ince uzun asfaltin bulundugum noktasi genis, ufuktaki kisminin dar göruntusunun olusturdugu supurge formu aklimda kalan bir gidis anisidir. Sanki supurup yeniden baslayacaktik.
75 yazinda geldigimiz gibi yine bir kamyon kasasinda terk ederken Kebani, aklimda sadece baraj insaatindan asirdigimiz rulmanlarla (Bilye) abimin yaptigi ve Kebanin meshur yokuslarindan asagi aktigimiz tahta arabalar kalmadi. Kamyon Kebandan ayrilirken arkamizdan kamyonun kasasindaki yedi kardese yapilan tas yagmurun da bir ani olarak kaldi cocuk beynimde.
Anne babanin isi dolayisi ile köye degil ilceye yerlesecektik. Elbistanin Turk/Sunnu yerlilerinin yasadigi mahallede bir ev kiralandi. Ki daha ilceye yerlesmis Kurt/Alevilerin mahaleleri olusmamisti.
Cok gecmeden hemsehrilerin de bana ”baska” oldugumu ve gitmem gerktigini anlatmaya basladi hal ve harekleri ile.
Mahallede ilk tanistigimiz cocuklar ”asiret” (Elbistan dilinde Kurt) oldugumuzu ögrendiginde bize kendilerince yaptigi muziplik, arkamizdan ”kurt kurt gubara kurt osurdu duvara” diye bagirmalari oldu.
76 yazinda bir gece mahallede islik calarak gezerken baska bir cocugun ”islik calma ulan seytani cagiriyorsun” deyisi ile irkildim. Ilk ablalarima kostum ne de olsa benden buyuklerdi ve heberdar olmalari gerkirdi bu seytan cagirma merasiminden. Aldigim cevap islik calacaksam evde ya da asagi mahallede bizim gibilerin oldugu yerlerde calmam gerktigi oldu. Bir kez daha anladim gitmemiz gerktigini.
4. sinifi ulasmistim artik. Din dersi hocasinin cetvel darbeleri ile bana butun sinif sirkte maymuna bakar gibi bakarken sira ustunde kildirdigi ilk namaz (abdessiz) Islamla ilk pratik iliskim oldu. ”Ruku!” diye bögururken egilmem gerktigini anladigimda kafama yedigim cetvel beni bidaha hic islamla barismamak uzere kusturdu.
Baskaligimiz yuzunden ablalarima yapilan sarkintiliklar babami tekrar gitmeye zorladi ve ”bizim”kilerin olusturdugu Elbistanin gecekondu mahallesine göctuk. Nede olsa Keban dahi olsa sehir görmus oldugumuzdan köyden Elbistana göcmus bizimkilerin arsindada biraz farkli kaldik. Mahallenin diger cocuklari ile islik’ta caldik, saz’da ama bi yanimiz sosyal de olsa fasit diye anildi bizimkilerin bir kisminca.
78 Araligi idi, cocuk olarak cocukca bir sevincle yilbasina hazirlaniyorduk ama cok gecmedi Maras’ta olaylar oldugunu duymamiz. Olaylar hala ”olay” boyutunda idi mahaledeki Devrimciler gece devriyesi komiteleri olusturdugunda, bizde yetiskin erkek olmadigindan babam dolasti bir kac gece genclerle.
Adiyamanli sunni kökenli fransizca hocasi Mahmut abi bizleri bir nebze olsun o korkunc maras katliami hikayelerinden uzak tutmak icin bize firansizca calistirirken eline aldigi uzum salkimi ile abime sordugu ”que est-ce que? (Bu nedir) sorusuna abimin verdigi ”Le Turu” (Le/ fransizca taki Turu/uzum anlamindaki Tiri nin elbistan kurtcesi ile telefuzu) cevabi bidaha aklimdan hic cikmadi birkac gun sonra Mahmut abinin marasta solcu diye katedildigini duyunca.
Geçiyor önümden, sirenler içinde
Ah eller üstünde, çiçekler içinde
Dudağımda yarım bir sevdanın hüznü
Aslan gibi göğsü türküler içinde
Gazetede çıktı üç satır yazıyla
...
Birileri ona ölmedin diyor da
Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu
Diyor ya Ahmet Kaya. Yillar sonra bir gazete kösesinde gördum bi daha Mahmut abinin adini. Kuzeni ona adanan Cumartesi Anneleri gununde onu anlatmis ve cesedini bile bulamadiklarini söylemisti habere göre.
Muhacirlerin (Rus isgali sirasinda Erzincandan kacip Elbistana yerlesen bir kismi Zaza bir kismi Turk kökenli yari kurtlesmis aleviler) kambur Mustafa kasali motosikleti ile Elbistan'dan Maras'a devrimcilere silah göturmeye calisirken Zeytin'de parcalanmisti Marasli Hemsehrilerim tarafindan. Pazarcikli Rahime, guruhun sokak ortasindaki tecavuzunden sonra öldurulmustu Magarali mahallesinde diye duyduk. Yine bi daha dönmedi Marasa giden abilerin ablalarin bir kismi ama hic bir gazetede cikmadi adlari.
Halkimin ilgilileri ve zarar görenleri disinda yine kimse duymadi Marastan yukselen cigliklari.
79 yili idi: Hala Din dersi secmeli, Ahlak zorunlu idi. Ama Musluman hocalarimiz din dersini secmeyen biz Alevilere her turlu yolla islami ögretmeye karali olduklarindan, Ahlak dersini din dersine cevirmis temiz ahlakli olmak adi altinda Abdest, Fatiha vesaire anlatiyordu.
Bunyede karsiligi olmayan bu bilgiler bir turlu icselesmiyor, ahlaksizliktan degil ama ahlak dersinden hep butunlemeye kaliyorduk.
80 sonbaharinda daha önce ilk defa cetvel zoru ile iliskiye girdigim Islami iceren Ahlak dersinden ikmal sinava giderken Kumbet mahallesinde yasitim bir gurup cocuk tarafindan muslumanligim ikmal öncesi imtahana tabi tutuldu ”MUSLUMANMISIN ULAN SEN?” bögurtusu ile.
Nerden ciktiklarini anlamadigim onlarca yasitim cocuk bir anda etrafimi sarip ”musluman misin ulan sen” diye sordukalrinda yanlizligimin verdigi korku ile yalani sectim ve EVET diye bagirdim belki mahalleli bir buyuk duyarda yardimima gelir umudu ile.
Ama o yalan hic isime yaramadi. Ellerindeki islak sögut cirpilari ile beni kamcilarken canimin yamnasindan cok, verdigim evet cevabinin neden ise yaramadigini anlamaya calisiyordum.
80 eylulunde basladi halk icin ölumu göze almis 10 binlece gencin bir devlet yönetimi olarak iskenceden gecirilmesi, ama halkim yine gamsizdi olanlara karsi.
81 yazi idi bi daha ”gitmem” gerektiginde. Boluda darbe sonrasi ”kacak” yasayan ablam ve esinin basina birsey gelirse kucuk kizlarina sahip cikmak hem de Elbistanda liseden, hemsehrilerimin baskilari yuzunden hergun okula gidip gelmesinin bir olum kalim savasi olan abimin yaptigini yapip okulu birakmada ortaokulu orada bitirmek icin.
82 yazinda Ablamlar Istanbula siginmis, beni ise lise icin Marasa gitmistim teyze oglum ve komsumuz Sunni Yasarla. Sonraki yil kucuk kardesim de katildi bizim aramiza Elbistanda Elektrik/ elektronik bölumu olmadigindan meslek lisesinde.
Simdilerde bilmiyorum hangi cemaate, ama kardesimin deyimi ile sokaklari hala kan kokan Marasta gecirdigimiz iki yilda cok yardimi oldu Yasarin sunniliginin bize. Bir nevi koruma sagladi bize gittigi cumanamazlari ile. O nun gittigi Cumalarin hatirina iki yil dayak yemeden gecirdik Marasta.
Biraz mahalle baskisi biraz Yasara olan mutesekirlikten Fatihayi ögretmesine mussade ettik bize. Bide cumanin aslinda sadece 2 rekat farzdan onununde 4 arkasindada 4 olmak uzere de 8 sunnet rekatindan olustugunu. Ve unutmamisim hala dayaksiz ögrendigim bu Islam bilgilerini.
Gerci okulda spor klubundekilere verilen bedava ögle yemegi, ben gures takiminda olmama ragmen Kurtlugum/Aleviligim davranislarimda yazdigi icin bana verilmedi Marasta dinci, yillar sonra Uskudarda gördugumde liberal olmus matematik hocasi Cevat tarafindan ama olsun.
84 yili idi lisenin son sinifi icin Istanbul'a geldigimde. Ilk gun camdan disari baktidimda gözumun onunde uzayip giden gri beton rengi uzaktaki apartman damlarini deniz sanminstim. Ama sonrasinda ilk defa Sureyya plajinda temas ettim denizle bi daha hic susuz yerde yasayamam hisini edinmek uzre.
Sonrasinda Haydarpasa Meslek lisesine gidip gelirken Kadiköy rihtimindaki curumus ceset kokusu veren deniz beni biraz hirpaladi ama hep sevdim denizi.
Hepi topu 6 yil surdu Istanbul maceram.
Bugun 25 yil sonra hala nerelisin diye soruldugunda hep Istanbul diyesim gelir Turkiye/Kurdistan yerine Isveclilere.
Istanbulda astim ilk defa okulu kiz pesinde kosarken, Istanbulda kayboldum ilk defa kalabaliklarin arasinda kimligimi ifsaya zorlanmadan. Benim yasadigim semtlerde aidiyet tespiti yapilamiyordu o zamanlar Istanbulda ve de cokcaydi benim gibi dusunen insan ve insan kendi benzerleri ile sanki kocaman bi dunyadaimis gibi yasabiliyordu.
Velhasili cokda surmedi o nisbeten guzel zamanlar.
86 yili idi Universiteye basladigimda ve tekrar basa döndugumde. Kurt oldugumu ögrendiginde sinif arkadaslarim kendilerince iltifat olan oysa aslinda icsellestirilmis irkcilik ve hakaret iceren tarzlari ile ”ama hic belli olmuyor demeleri”. Kurtlugumun nisanesi kuyrugumu o zamanlar cok daha iyi sakliyabiliyordum demek ki.
Bugun olsa endiseli modern denilecek kilikli bir sarisinin, Alevi oldugumu ögrendiginde gercekten mum söndurup söndurmedigimizi yeminle ögrenmek istediginde tekrar benim ben oldugumu ve gittigim heryere kendimide göturdugumu anladim.
87 yilinda ögrendim 80 agustosunda "Muslumanmisin ulan sen?” sorusuna verdigim evet cevabinin beni neden dayak yemekten kurtaramadigini. Antakyali Musevi bir kiz söyledi bana meger cevabin ”elhamdulillah Muslumanim” oldugunu. Ama zaten bi daha o soruya evet dememeye coktan karar vermistim.
Ögrendigim dogru cevabinda bir cok diger dogru gibi hayatimi kolaylastiran bi yani olmadi.
Sairin dedigi gibi ”Hep sonradan Hep sonradan, gelir aklim basima”
88,89,90 yillari. Diyor ya Turkiyenin asiri uretkenlikten ve resim, siir, oyku, arasinda dal secememekten kiymeti bilinmemis en kral en arabesk en ezilenin dostu sair Yusuf Hayaloglu
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.
...
ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Universite ikide biraktim okulu, devrim yapacak, Turkiye halklarina öncu olacaktik.
Oysa onlar beni ve dusuncedaslarimi hep ezmis, yakmis, öldurmus, idamina sevinmis olmalarani ragmen ben onlar icin iyi seyler yapabilecegim ve arkama alabilecegim hayalerinde idim.
Alperi, Gulayi ve daha bir coklarini kirdirdik o halk dedigimiz gurbun cikarlarinin bizimle cakismadigi anlamadigimizdan.
Halktaki ciddiyetini, derinligini ve tarihsel köklerini anlamadigimiz ”kötu insan” olma özelligi cok canimiza mal oldu. Canindan olma korkusu bana yaklastiginda zaten tesvik edilen bir akim olan dogdugun yerleri dönmemek uzere terk etme sirasi bana gelmisti.
90 agustosunda Hasan Huseyin idi aklima kazidigim sair bi daha dönememek uzere bi daha ”Giderken”
Gayrı gider oldum gardaşlar,
Ve de kız gardaşlar
…
Gayrı haram bu can bana,
...
Bu yollar bana, bu insanlar bana,
…
Ulan gardaş bu nasıl yara,
...
Dövülmüşüm, sövülmüşüm, kovulmuşum ben,
Siktir çekilmişim yani, kendi öz yurdumdan,
Çeker giderim!..
Ve gittim, tam 25 yil oldu gideli.
Basta da dedim ya mesele gitmek yada gitmemek degil, cok oldu ben gideli. Ama hep geldigim yerede kaldi ruhum.
Geldikten sonraki ben baska bir anlatimin konusu ama geldikten sonra da cokca yenildim. Ama hep Hasan Huseyinin dedigi gibi
"çok uzakta öyle bir yer var
o yerlerde mutluluklar
bölüşülmeye hazır
bir hayat var."
Diye dusunurdum
Ama simdi iste bunu kaybettim. Dedim ya yukarida.
Istikbalimi coktandir kaybetmistim ama simdi Mustakbelimi kaybetmek kalbimi agritan.
Cem Deprem
8 Kasim 2015
Isvec















